“ALLAH” «TANRI» DEĞİLDİR

“ALLAH” «TANRI» DEĞİLDİR

Şimdi, elimizi vicdanımıza koyarak düşünelim…

Varlığına imân ettiğimiz, ya da inanmadığımız, ancak her iki halde de şartlanma yollu «ALLAH» adını verdiğimiz TANRI ile; burada târif edilen, Hazreti MUHAMMED’in açıkladığı “ALLAH” aynı mıdır?..

Hazreti MUHAMMED’in açıkladığı “ALLAH” için «TANRI» kelimesi veya kavramı kullanılabilir mi; ya da «TANRILIK» mevhumu kabul edilebilir mi?.. Düşünülebilir mi?!..

«ALLAH’I HAKKIYLA İDRAKA ÇÂLIŞMADILAR!..» (6-31)

«ALLAH» indinde, ilminde, «KUL» ne ise, «TANRI» da odur!.

Çünki, her ikisi de “ALLAH” ilmindeki, «İlmî sûretler»dir..

Bu yüzden de “ALLAH” indinde her şey helâk olmuş, «yok» durumdadır!..

Ve “Bakî” olan ancak “VECHULLAH”tır!.. İşte,

«Küllî şey’in hâlikun illâ veche» (28-88)

âyetiyle işaret edilen mânâ da budur ki,

«ve yebkâ vechi rabbike zül celâli vel ikrâm» (55-27)

âyeti de bu durumu teyid eder.

Birinci bahsettiğimiz âyetin meâlen anlamı

«Her şeyin şeyiyeti yoktur, onlarda Bakî olan VECH’i İlâhîdir» demektir…

İkincisindeki mânâyı da şöyle anlayabiliriz; «Bâkî olan Celâl ve ikram sahibi Rabbinin VECH’idir».

Nitekim bu durumu açık-seçik vurgulayan âyet de şudur:

«FEEYNEMA TUVELLU FESEMME VECHULLAH» (2-115)

«Başını ne yana döndürürsen ALLAH’ın VECH’ini görürsün!..»

«VECH» arapçada «yüz» anlamındadır… Yani, Hazreti Muhammed’in “vechini” görürsün dense, bu Hazreti Muhammed’in “yüzünü” görürsün, demektir…

Kur’ân-ı Kerîm’deki bu «VECH» tâbiri, üzerinde büyük önemle durulması gereken bir anlam taşır..

Bu konu üzerinde, sıradaki diğer kitaplarımızda daha geniş bir şekilde duracağız inşâALLAH… Ancak burada yeri gelmişken kısa bir açıklama yapmadan geçmeyelim…

«O’nun vech’inden başka her şeyin helâk olması» demek bizim anladığımız zaman boyutu içinde, bir gün gelecek ki, o günde her şey helâk olacaktır, şeklinde ileriye atılmamalıdır!..,

Mutlak kıyâmette, değişik bir anlamda, böyle bir şey elbette sözkonusudur ancak, biz burada, bu cümlenin şu an ki gerçeği üzerinde durmak istiyoruz.

«Helâk olma» ifadesi ile anlatılan mânâ, esasen içinde yaşadığımız şu anda ve her anda geçerlidir… Ve bu durum keşif ve fetih sahibi basîret ehli zâtlar tarafından daimi olarak müşahede edilebilmektedir.

«Başını ne yana döndürürsen ALLAH’ın VECH’ini görürsün» (2-115)

Âyeti zâten bu durumu açık-seçik vurgulamaktadır.

Burada anlatılmak istenen «SIR» şudur:

Kişilerin basiretleri perdeli olduğu için, varlık sûretlerinin hakikatı olan “ALLAH” İsmiyle İşaret Edilen’in “VECH”i müşahede edilememektedir…

Nitekim, başını ne yana çevirirsen, yani basiretinle, şuurunla ne yana döner, yönelirsen, hep vechi ilâhîyi müşahede edersin; zira “O”, “BÂKΔdir…

Yani, gerçekte, dün – bugün – yarın varolan ve sonsuza dek varolmakta devam edecek olan, «BÂKİ» «VECH»tir.

«VECH»in perdesi olan yegâne şey ise, o şeye ait olan «İsİm»dir… Ki o isim, sonradan «vech»in bir manâsı üzerine konmuş bir perdedir… Perdenin ardındaki varlık ve onu meydana getiren mânâlar ise “ALLAH”ın isimlerinden varlıklarını alırlar…